Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Ege Denizi’nde son 10 gün içerisinde Yunanistan ile 3 büyük gerilim yaşandı. Önce 20 Eylül’de Muğla’nın Bodrum ilçesi Akyarlar mevkiinde, ardından da 23 Eylül’de Datça’nın koylarında Yunan sahil güvenlik botları Türk karasularını ihlal etti. Son gerilimse 25 Eylül’de yine Bodrum’da bu kez Turgutreis açıklarında vukû buldu.

“Barbaros” isimli balıkçı teknesinin etrafında yaşanan “itişmeye”, biz de tesadüfen şahit olduk. Bu yazıda izlenimlerimi ve telsiz konuşmaları üzerinden neler yaşandığını kısaca özetleyip, Ankara’nın Yunanistan’a “Atina Bildirgesi” hatırlatmasını ve bu bildirge üzerinden gönderdiği uyarının ayrıntılarını paylaşacağım.

Haberin Devamı

10 dakika içinde eller tetikte 

Barbaros teknesi 25 Eylül Çarşamba saat 16.30 sularında Bodrum Turgutreis açıklarında seyir halindeydi. Teknenin burnu Yunanistan tarafına dönüktü, ancak Bodrum kıyılarına oldukça yakın bir noktadaydı. (İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın verdiği bilgiye göre 3 millik bir mesafeden bahsediyoruz) Yine aynı dakikalarda Yunan sahil güvenlik botu Türk kıyılarına bu kadar yakın bir noktada seyrederken, Barbaros’u “geri dönmesi” için telsizden uyardı. Saat 16.34’de de teknenin etrafında süratli bir tur atarak, onu geri dönmeye zorladı.

Barbaros pruvasını Türk kıyılarına doğru çevirdi ve bu istikamette seyretmeye başladı. Ancak daha sonra 16.36’da tornistan yaparak yönünü yeniden Yunan tarafına çevirdi. Bu sırada Türk sahil güvenlik botu da yola çıkmış, Barbaros’un olduğu noktaya doğru geliyordu. Balıkçı teknesinin -mutad olduğu üzere- Türk Sahil Güvenlik ekipleriyle konuşup konuşmadığını, “Biz geliyoruz, bulunduğunuz noktayı terk etmeyin” çağrısı alıp almadığını bilmiyoruz.

O sırada, Bodrum yakınlarında seyreden Barbaros’un geri döndüğünü gören Yunan sahil güvenlik botu, hızla balıkçı teknesinin üzerine doğru gitmeye başladı. Barbaros’un etrafında tur atmak için hamle yaptı; ama bu kez Türk sahil güvenlik botunun kendisine hız kesmeden geldiğini görünce, manevra yapıp olay yerinden uzaklaştı ve açıkta beklemeye başladı. Bu bölüm işte Türk basınına da yansıyan görüntülerde, sahil güvenlik botunun Barbaros ile Yunan botunun arasına girdiği anlardı. Daha sonra iki sahil güvenlik botu güverteden güverteye konuştu, ama o anda eller de tetikteydi.

Haberin Devamı

Yaklaşık 10 dakika süren gerginlik, maddi hasar, yaralanma veya can kaybı olmadan atlatıldı ama bu olay bize bir kez daha gösterdi ki, Ege’de bir kıvılcımın ateşe dönüşmesi bundan daha fazla bir süre almayabilir. Bu yüzden Türkiye, olay sonrası Yunanistan’a açıkça “Atina bildirgesine uyun” mesajı verdi.

Ege’de o gün ne yaşandı

Atina Bildirgesi

Bildirgenin ayrıntılarına geçmeden kök sorunu hatırlatalım. Türkiye ve Yunanistan arasındaki deniz sınırında mutabakat yok. Türkiye’nin tezi “Karasularının üst sınırı 6 mildir, 12 mile çıkarılamaz” iken; Yunanistan tarafı BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre bu sınırı 12 mile kadar çıkarabileceğini düşünüyor. Atina, Yunan Parlamentosu’ndan 1995’te bu ilanı yapabilmek için yetki aldı. Türkiye de buna karşılık böyle bir hamleyi “savaş sebebi” yani “casus belli” sayacağını resmen bildirdi. O gün bugündür de “uluslararası kara suları nerede başlar, nerede biter” sorunu yaşanıyor.

Haberin Devamı

Türk tarafı, “Ege Deniz’i kendine özgü bir denizdir, özel koşulların dikkate alınması gerekir, ayrıca ana karası olan devletlerin adalar üzerinden deniz yetki alanları belirleme hakkı yoktur” diyor. Aidiyeti bilinmeyen, bir anlaşmayla herhangi bir tarafa bağlanmamış, statüsü belli olmayan ada veya kara parçacıkları üzerinden hesaplamalar yapılmasına da karşı çıkıyor.

Yıllardır sürdürülmeye çalışılan “istikşafî görüşmeler” işte bu belirsizlikleri bitirmek ve sınırı çizebilmek içindi; ama bir türlü sonuca varılamadı. “İstişari görüşmeler” adı altında yeni denemeler yapılsa da sonuca ulaşılamadı. Şimdilik zemin yeni görüşmeler için de müsait değil. İşte “Atina Bildirgesi” bu noktada önemli. Deniz alanlarındaki gerilimler bir anda büyüyüp, “çığırından çıkmasın” düşüncesiyle iki taraf, geçen Aralık ayında Atina’da bir çerçeve çizdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis “Atina Bildirgesi”ni imzaladı. O bildirgede şu madde yer alıyor:

“Taraflar, bildirgenin lâfzını ve ruhunu zayıflatacak, itibarsızlaştıracak veya bölgelerinde barış ve istikrarın muhafazasını tehlikeye atacak her türlü beyan, girişim veya eylemden sarfınazar edecek.”

Ankara, Bodrum’da yaşanan bu olayı, bildirgenin ruhunu zayıflatacak eylem olarak görüyor. Üstelik New York’ta liderler düzeyinde daha yeni bir görüşme yapılmışken, bu ılımlı atmosferi bozacak bu tutumu iyi niyetli bulmuyor.